Görüşme Sırasında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar: Edebiyatın Işığında Bir Diyalog Sanatı
Kelimelerin büyüsüne inanırım. Her cümle, bir düşüncenin değil, bir ruh hâlinin yankısıdır. Görüşme —ister bir iş mülakatı, ister bir edebi sohbet olsun— bir tür anlatıdır aslında. İki zihin karşılaşır, kelimeler köprü kurar, sessizlikler bile anlam taşır. Görüşme sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar dediğimizde, bu yalnızca bir “iletişim rehberi” meselesi değildir; bir anlatı disiplinidir. Çünkü her görüşme, karakterlerin, tonların ve alt metinlerin bir araya geldiği küçük bir roman gibidir.
Kelimelerin Gücü: Bir Karakterin İnşası
Virginia Woolf “Kelimeler, ruhun en ince kumaşlarıdır.” derken, sözcüklerin yalnızca bilgi değil, kişilik de taşıdığını anlatır. Görüşmede seçtiğimiz kelimeler, tıpkı bir karakterin iç dünyasını açığa çıkaran diyaloglar gibidir. Doğal, ama bilinçli bir dil kullanmak bu yüzden önemlidir. Zira kelimeler, ne çok süslü ne de donuk olmalıdır; tıpkı iyi bir roman kahramanı gibi, anlamın içinde akmalıdır.
Bir görüşmede kelimelerin ritmini ayarlamak, bir şairin dizeleri tartması gibidir. Fazla hızlı konuşmak, anlamın nefesini keser; fazla yavaşlamak, düşüncenin akışını bozar. Her sözcük, bir duygunun yankısı olmalı, ama duyguların esiri olmamalıdır.
Dinlemenin Edebî Gücü
Edebiyat bize öğretir: dinlemek, yazmaktan önce gelir. Tıpkı bir yazarın karakterini anlamadan onu konuşturamaması gibi, görüşmede de karşımızdakini anlamadan etkili bir diyalog kurulamaz. Etkili dinleme, karşısındakini yargılamadan, kelimelerin altındaki sessiz niyetleri duyabilmektir.
Dostoyevski’nin romanlarında olduğu gibi, anlam genellikle söylenmeyenlerde saklıdır. Görüşme sırasında yalnızca ne söylendiğine değil, nasıl söylendiğine, hangi sözcüğün hangi duyguyla geldiğine dikkat etmek gerekir. Bu farkındalık, iletişimi mekanik bir soru-cevap olmaktan çıkarır, insani bir paylaşım hâline getirir.
Beden Dili: Sessiz Bir Anlatı
Görüşmelerde beden dili, sözcüklerin gölgesinde kalan ama hikâyeyi tamamlayan bir yan karakter gibidir. Duruş, göz teması, el hareketleri — bunlar, anlatının sessiz ama güçlü cümleleridir. Dik ama yumuşak bir duruş, güven verir; yüz ifadesindeki denge, samimiyetin en zarif biçimidir. Tıpkı bir romanın alt metninde olduğu gibi, beden dili de kelimelerin söylemediğini anlatır.
Edebi Karakterler Üzerinden İletişim Etiği
Anna Karenina’nın Sessizliği
Tolstoy’un karakteri Anna, toplumun içinde sıkışmış bir sesin temsilidir. Görüşme sırasında bir Anna gibi olmak, duyguları bastırmak değil, onları ölçülü biçimde dile getirmektir. Duygusal zeka, bu bağlamda bir sanat biçimidir; duyguları yönetmek, onları gizlemek değil, uygun anda görünür kılmaktır.
Hamlet’in Tereddüdü
Shakespeare’in Hamlet’i sürekli düşünür, analiz eder, ama eyleme geçmekte zorlanır. Görüşme anında da aşırı analiz, spontane düşüncenin doğallığını öldürebilir. Bu nedenle kararlılık ve doğallık arasında denge kurmak gerekir. Hazırlıklı olmak bir gereklilikse, doğallık da bir zarafettir.
Meursault’nun Duyarsızlığı
Camus’nün “Yabancı” romanındaki Meursault, toplumsal beklentilere kayıtsızlığıyla tanınır. Görüşmede onun aksine, empati kurmak ve toplumsal bağlama uygun davranmak önemlidir. Çünkü görüşme, bireyselliğin olduğu kadar uyumun da sınandığı bir alandır.
Görüşmeyi Bir Edebî Kurgu Gibi Düşünmek
Her görüşme, giriş, gelişme ve sonuç bölümleri olan bir anlatı yapısı taşır.
– Giriş, bir öyküdeki ilk cümle gibidir: dikkat çeker, ton belirler.
– Gelişme, karakter derinliğini ve düşünce açıklığını ortaya koyar.
– Sonuç ise, okuyucuda yankı bırakan kapanıştır — tıpkı iyi bir romanın son sayfası gibi.
Bir görüşmenin sonunda iz bırakmak, bir metnin finalindeki duyguyu doğru ayarlamak gibidir. Ne fazla dramatik, ne de yüzeysel; sade ama etkileyici.
Okuyucuya Sorgulayıcı Sorular
- Bir görüşmede kelimelerinizin ritmini nasıl ayarlıyorsunuz?
- Dinleme eylemini bir anlatı biçimi olarak hiç düşündünüz mü?
- Bir karakter olsaydınız, görüşme anında kim olmak isterdiniz: Hamlet mi, Anna mı, Meursault mu?
- Kelimelerinizi bir hikâye gibi örüyor musunuz, yoksa yalnızca iletiyor musunuz?
Sonuç: Görüşmenin Edebî Estetiği
Görüşme, yalnızca bilgi aktarımı değil; bir karşılıklı anlam kurma sanatıdır. Kelimelerle bir dünya kurar, bakışlarla o dünyanın atmosferini çizeriz. Edebiyat, bize her görüşmenin bir metin, her konuşmacının bir anlatıcı olduğunu öğretir. Bu nedenle, görüşme sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli husus, “doğruyu söylemek” kadar, “doğru biçimde anlatmak”tır.
Okuyucular, siz de düşünün: Bir görüşme sırasında kendi hikâyenizi nasıl yazıyorsunuz?
Kelimelerinizin ardında nasıl bir anlatı var?
Yorumlarınızda kendi edebi çağrışımlarınızı paylaşın; belki de bu yazının en güzel bölümü, sizinkilerle tamamlanır.